Yöneticilik ve Önderlik
Makalemin başında peşinen ifade etme ihtiyacı hissettim; her yönetici lider değildir, her lider de yönetici değildir. Hiçbir organizasyonda bunun aksini savunamayız. Yöneticilik bir roldür, liderlik bir kişiliktir. Aynı şekilde "lider olunmaz, doğulur" gibi bir sözün savunmasını da yapamayız. Liderlik bir sosyal özelliktir ve kimi insanda sonradan geliştirilebilir, kimi insanda ise bir yetenek olarak belirebilir. Yalnızca şunu savunabiliriz, bir kişi yönetici ise, liderliğini daha efektif kullanabilir çünkü yönetici olmayan kişilere göre yetkisi ve sesini duyurabildiği insan sayısı daha fazladır. Bu makalemde yöneticilik vasıfları, önderlik özellikleri ve esasları gibi konulara değinmeye çalışacağım.
Hayatım boyunca hep şeffaf, yalandan uzak ve doğruları söyleyen, savunan bir insan oldum. Şunu açıkça belirtmeliyim ki bu makaleyi yazarken hayatımda hiç yöneticilik deneyimim olmadan yazıyordum. Dolayısıyla burada yazacaklarım çok yüksek teorik-akademik bilgi ihtiva edeceğinden ve teori ile pratiğin çoğu zaman örtüşmediğini de bildiğimden, görüşlerime ve ifadelerime karşı çıkanlar olabilir, saygı duymak lazım. Yorum olarak okuyan kişilerden rica ediyorum şimdiden, teşekkürler.
Öncelikle önderlik konusuyla başlayalım. Önder kişi kimdir? Önder kişilerin en büyük örneği elbette Mustafa Kemal Atatürk'tür. Önder kişi peşinden kitleleri sürükleyebilen, görüşlerini net bir şekilde aktarma becerisine sahip ve bireyleri olumlu yönde yönlendirebilme, onları fikirleri ile aydınlatabilme yeteneğine ve/veya becerisine sahip insandır. Önder bireyin insan ilişkileri kuvvetlidir, iletişim becerileri iyi olmalıdır. Aklındakileri, hayallerini ve bütün bildiklerini doğruca iletebilmelidir. Makalemin başında yöneticilerin, yönetici olmayan kişilere göre liderliklerini daha efektif kullanabildiğinden bahsetmiştim. Bunu biraz önderlik başlığı altında açmak istiyorum. Burada yazdığım bilgilerin tamamı gerçek hayata ve yaşam tarzımıza göre değil, hayali bir organizasyon içindeki ve mikro seviyedeki yöneticilik ve liderlik tanımlarıdır. Madem Mustafa Kemal Atatürk örneğinden başladık, hatırlarsınız, Mustafa Kemal Samsun'a çıktığı zaman İstanbul tarafından aranan bir suçlu gibiydi. Elinde hiçbir yetkisi ve gücü yoktu, sadece önderliği vardı. Benim burada bahsettiğim bir organizasyon içindeki önderliktir, dolayısıyla bu verdiğim örnekle anlattıklarımı lütfen karıştırmayın.
Bir organizasyondaki önder, hitap ettiği kişileri bir amaç doğrultusunda yönlendirir. İnsan ilişkilerindeki kuvvetli yönlerini kullanarak kişiler arası fikir çatışmalarını asgariye indirir (fikir çatışmalarının olmadığı organizasyon duymadım henüz). Önderler ödüllendirir. Kimi zaman basit ama yerinde bir sözle, kimi zaman maddi bir ödülle. Buraya kadar önderliği tanımladım. Peki, insanlar neden önderlerin peşinden giderler? Fikir çatışmaları var dedik. Bu çatışmaların olduğu bir ortamda bile kitlelerin neredeyse tamamı neden önderi izler? Buradaki güç kaynakları nelerdir? Basit bir örnek vereyim ve zihninizi yormanızı isteyim. Ortaokul ve lise yıllarınıza geri dönün. Hayatınızda iş, işletme, para kazanma kaygıları, kariyer hırslarınızın olmadığı ortama. Bu ortamda bile hatırlıyor musunuz, basketbol oynarken takımı seçen kişinin hep aynı kişi olduğunu? Bir gezide en çok sesi çıkan, diğer sınıfı yönlendiren insanı? Peki ya sınıf başkanını? Gördüğünüz gibi bu insanların hayatında aldığı bir liderlik eğitimi yok ama aranızda sivriliyorlar. İşte bu insanlar önderlerdir. Ne kadar basit de olsa verdiğim örnek bu bir liderliktir. Yine aynı örnekten devam, siz neden o kişileri izliyordunuz? Karar veremediğiniz için mi yoksa gerçekten o kişinin fikirlerinin arkasında durmak istediğiniz için mi? Hayatımızdan verdiğim bu örneği organizasyonlara entegre edelim şimdi. Çalıştığınız teknik ekipte yaptığı işlerin dışında başkalarına yol gösteren, fikirleri dinlenen, diğer kişilerin de oyunun içine girmesi için çaba gösteren, yanlış gittiğini düşündüğü süreçleri eleştirebilen insanlar var mı? Umarım şimdi görebilme şansınız olmuştur, yönetici ile liderin nerede ve nasıl ayrıldığını.
Bir yönetici önder olmak zorunda değildir. Yönetici olarak vazifesini fevkalade yerine getirebilir, muvaffak olabilir ve insanlar tarafından çok sevilebilir, sayılabilir. Bir örgüt ve çalışanları için yöneticilerin aynı zamanda önder ruhlu olmaları gerekmektedir. Burada şunu ekleyelim, önderliği, bir örgütün üst yönetim kademelerini istila etmiş insanlar topluluğu olarak düşünmeyin. Hep bahsettiğim gibi, mikro seviyede, bir örgüt kapsamında eğer lider kişi bir yazılım mühendisi ise paralelindeki insanları yönlendirebilir. Yine bir örgüt kapsamında eğer lider kişi bir genel müdür ise hiyerarşik olarak altında çalışan herkese hitap edebilir, yönlendirebilir. Şu da bir gerçek, yöneticinin yetkileri vardır, kullanır. Yönetici olmayanın yetkileri yoktur kullanamaz ama yeri geldiğinde fikirleri ile kendi yöneticisini de yönlendirebilir (tabi yöneticisi bu fikre açıksa ve insiyatif kullandırıyorsa).
Yöneticilik ve önderlik kavramlarını biraz daha açalım ve arasındaki farkları detaylandıralım. Yöneticiler bir örgütün stratejik hedeflerine ulaşmasını destekler. Altında çalışanların motivasyonu ve çatışmaları ile ilgilenir, düzenler. Yeri geldiğinden örgütteki başka departmanlara da fikrini yansıtır. Kısacası bir yönetici örgütü olabileceği noktaya taşır, amacı satışsa satar veya satışı destekler. Önderlik ise daha önceki makalelerimde altını çizerek söylediğim "değişim"in öncüsü olabilir. Yenilikleri yaratır, öncülük eder. Finansal tablolardaki iyi göstergeler, nakit akışının artması, borçların azalması, satışların patlaması, önderliğin yansıması değildir. Bu saydıklarım iyi bir yöneticinin gerçekleştirebileceği şeylerdir. Önderlik, değişim demektir. Önderlik biraz da cesaret demektir. Örgüt içinde önderler yoksa değişim durur.
Önderliğe ait belirli teoriler bulunmaktadır. Bu teoriler önderlik sürecini tasarlamak, önderleri önceden belirlemek gibi konuları aydınlatmaktadır. Bu makalemde yüksek lisans seviyesinde öğretilen teorilerin içeriğini etraflıca yazmayacağım. Sadece yüzeysel olarak ne tipte teoriler olduğundan ve önderliğe nasıl destek olduğundan bahsedeceğim.
Bir teoriye ve bu teorinin içindeki araştırmaya göre insanların fiziksel özellikleri araştırılmış. Araştırmanın içeriğini aktarmadan önce bir örnek vermek istiyorum. Dünya üzerindeki liderlerin ve bilinen sembol kişilerin birçoğu (yanılmıyorsam %80 ihtimalle) 1.80'in üzerinde olan insanlar. Tesadüf mü sizce? Önderliğin, fiziksel koşullarla bir bağlantısı olabilir mi? Bu teorideki belli başlı araştırmaya konu olmuş fiziksel özellikler şunlardır; yaş, boy, güzel konuşma yeteneği, dürüstlük, cinsiyet, bilgi, zeka, doğruluk, ırk, yakışıklılık, kendine güven duyma gibi. Bu özellikler hangi insanda fazlaysa onu önder seçelim mantığı yürütülür. Önder olarak yetiştirilecek kişiler varsa da bu özellikleri fazla olan kişiler seçilebilir. Birçoğunuz "çok saçma", "boy ve yakışıklılıkla liderliğin ne ilgili var" demiştir, eminim. Kişisel fikrim liderlikle bireyin fiziksel özellikleri arasında hiçbir bağlantı yoktur. Mustafa Kemal örneğinden devam edecek olursak, onun boyu 1.74 idi. Boyu 1.80'nin altında olduğu için liderliğinden bir şeyler eksildiğini düşünmüyorum. Bahsetmeye çalıştığım bu fiziksel özellikleri öne çıkartan teorinin zamanla eksik kaldığı inancı doğmuştur ve liderliğin gücünün kaynağı araştırılmaya devam edilmiştir.
Bir başka teoride ise önderin fiziksel özellikleri dikkate alınmamış bunun yerine davranışları izlenmiştir. Gündelik hayatta altında çalışan insanlarla olan diyaloğu, planlama ve yönetim şekli, hareketleri, tavırları ve hitap şekli gibi konular incelenmiştir. Önderlerin ne kadar insiyatif kullandığı, birlikte çalıştığı insanları ne kadar dikkate aldığı gibi konular incelenmiştir. Önderler, delegasyon yaptığı gruba veya astlarına ne kadar çok insiyatif kullandırırsa o gruptaki çalışanların performansı artmakta, ne kadar çok insanları dikkate alır, onlarla yakından ilgilenirse o gruptaki çalışanların devir hızlarının (turnover) azaldığı gözlemlenmiş. Süreci başa sararsak, yöneticinin stratejik hedeflere ulaşmadaki görevinin yanı sıra önder olmasına gerek olmadığını ifade etmiştim. Bu teoride açık ve net görülüyor ki her şey sadece rakamlar ve finansal tablolar, stratejik hedefler değil. Hedeflere ilk sene ulaşılırken, çalışan devir hızları artıyor, motivasyon azalıyorsa sonraki sene bu hedeflere bile ulaşmak zorlaşacak demek olabilir. Dolayısıyla her yöneticide biraz da liderlik ruhu olmalı diyebiliriz. Bu ve bunlara benzer başka farklı teoriler, önderliğin gücünün nereden geldiğini algılamaya yönelik teorilerdir. Günümüzde ise liderliğin "doğru" bir çalışma prensibi, tanımı, olması gerekeni bulunmamaktadır. Ortama, yerine, zamanına, örgütün yapısına vb. birçok konuya göre liderlik faktörleri baştan tanımlanabilir. Ancak şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki liderlik, değişim de demektir. Koşullar, şartlar, insanlar ve organizasyonlar değiştikçe liderliğin gücünü açıklayacak teori de liderin özellikleri de değişebilmektedir.
Makalenin bu kısmında bana en çok heyecan veren konuyu anlatmak istiyorum, "dönüşümcü liderlik" (transformational leadership). Bana göre en etkili liderlik yöntemi ve anlayışıdır. Bu anlayışa sahip lider onu takip eden kişilerin inançlarını, ihtiyaçlarını, kültürlerini değiştirebilen kişidir. Dönüşümcü düşünen lider, örgütlerin de dönüşümüne öncü olandır. Organizasyonların değişimini, bireylerin bunu uyum sağlamasını destekleyen ve öncülük eden kişidir, dönüşümcü lider. Örgüt çalışanlarının motivasyonunu arttırmayı amaçlar. Dönüşümcü lideri takip edenler kendilerini şirkete daha bağlı ve ait hissederler. Bu bağlılıkları, lidere olan güvenlerinden gelmektedir. Kendimden örnek vererek konuyu açıklamam gerekirse, kariyerim boyunca takip ettiğim insanlar oldu. Bu insanlardaki en büyük özellik cesur olmalarıydı. Bilinen yanlışlara doğru demeyecek, bilinen doğrulara ise yanlış diyebilecek vizyona sahiptiler. Onlar dönüşümcü liderlerdi. İletişime geçişleri, fikirlerini yansıtabilme yetenekleri, değişimi ve değiştirebilme insiyatifine sahip olanları desteklerlerdi. Dolayısıyla onlar benim için bir rol modeldi. Önderliğin en büyük özelliği takipçilerine rol model olması özelliğidir. Örgüt çalışanları kendilerine bir rol model aldıklarında aynı zamanda kendilerine bir hedef belirlemiş olurlar. Bu hedef onları motive eden bir hedeftir. Amaç örnek aldıkları rol model gibi olmaktır. Önderlerin örgütü değiştirebilme gücü olduğu gibi insanların fikirlerini, görüşlerini hatta davranış biçimlerini bile değiştirebilme gücü vardır. Bunları diktatörlük yaparak değil, teorilerde bahsetmeye çalıştığım güçlerini kullanarak yapmayı hedefler. Bir diğer önderlik anlayışı "karizmatik önderliktir" (charismatic leadership). Karizma, bilindiği gibi çekiciliktir. Karizmatik insanlar uzun boylu, yakışıklı, güzel, düzgün konuşabilen ve hitap edebilen insanlar olmak zorunda değildir. Onların genel bir çekim alanı vardır. Takipçilerini ise bu şekilde etkilerler.
Buraya kadar yöneticilikle liderliğin farklılıklarını ve önderliğin özelliklerini, teorilerini ve yaklaşımlarını genel hatları ile anlatmaya çalıştım. Kalan kısmı yöneticilik ile ilgili ki yöneticiliğin ne olduğunu da makalemin içinde belirtmeye çalıştım. Yönetici temel olarak şirketin stratejik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunan, belirli bir vazifesi ve amaçları olan, aynı zamanda astları olan ve onları da yönetmekle yükümlü kişidir. Yöneticilik; liderlikle ilgili sayfalarca konuşup, yazı yazabilirken, yöneticilikle ilgili bir cümle sarf edebilmektir... Yine yöneticilik bir örgüt içinde tanınan yetkiler ve haklarla ilgiliyken, liderlik için bir hak tanınmasına, izin alınmasına veya kıdem verilmesine gerek yoktur; lider olunur, yönetici atanır.
Makalemin son kısmında liderlikle ilgili birkaç söz referans göstermek istiyorum;
Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlikle ilgili sözleri;
"
Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil, küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.
"
Warren Bennis'in yine önderlikle ilgili söyledikleri;
"
Liderler doğru işleri yapan kişilerdir, yöneticiler işleri doğru yapanlardır.
"
Harold Geneen'in liderlikle ilgili sözleri;
"
Liderlik öğretilmez, sadece öğrenilebilir.
"
Mark Twain'den bir alıntı;
"
Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık... Rüzgarları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin.
"
Bu kadar bilgiyi verdikten sonra kendi görüşlerimi eklemezsem olmaz sanırım. Bana göre lider doğruları söyleyen ve savunan kişidir. Kendini özgürce ifade edebilen, egosu, seninle aynı seviyede konuşabilecek, ortak bir şeyler bulabilecek kadar düşük, aynı zamanda çok büyük bir organizasyonu değiştirebilecek kadar yüksek olan. Her daim kendine güveni olan ve etrafına da bu güveni dağıtabilen. Dinlemeyi bilen, ama gerçekten dinleyen kişidir lider. Herkesin görüşüne saygı duyandır. Etrafındaki değişikliklere seyirci kalmayan kişidir, çoğu zaman baş roldedir ama gerektiğinde seyirci kendisi olandır. Lider, kendisi ilerlerken ve yükselirken peşinden başkalarını da yükseltebilen kişidir. Bir organizasyon içinde hareketliliği sağlayan ve kendi yerine liderler yetiştirebilme becerisi olandır, onu izleyenleri, örnek alanları da potansiyel bir lider görendir. Son olarak liderlik ezberlemek değil, anlamaktır...
İyi çalışmalar dilerim.
Ogan
Kaynaklar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder